Hormonlar, uyku-uyanıklık döngüsü, beslenme ihtiyacı, kas hareketleri gibi biyolojik süreçlerin yanı sıra mutluluk, enerji, depresyon, stres, kaygı, bağımlılık ve aşk gibi duygusal tepkileri koordine eder. Aynı zamanda sirkadiyen ritim de hormonlar tarafından yönetilir. Bireysel alışkanlıklar, aktivite düzeyi, yaşam tarzı ve çeşitli hastalıklar hormonal dengeyi etkileyebilir. Hormonal dengemiz, ortam ısısı, hava kalitesi ve ışık koşullarından da etkilenir.
Işık koşulları ve sirkadiyen ritme bağlı olarak etkilenen dört önemli hormon, kortizol, dopamin, serotonin ve melatonindir. Ayrıca, çocuklardaki büyüme hormonu salgılanması, kaliteli uyku ile ilişkilendirildiğinden çocukların uyku saatleri ve uyumalarından önce maruz kaldıkları ışık koşulları büyüme hormonu fonksiyonunu etkilemektedir.
Dopamin, beynimizde ödül sistemini düzenleyen ve yaşamsal ihtiyaçlarımızı (örneğin yeme, içme, cinsellik gibi) harekete geçiren temel bir bileşendir. Keyifli aktiviteler veya başarılar elde edildiğinde dopamin devreye girer ve kişinin kendini iyi hissetmesini sağlar. Ayrıca istemli kas hareketlerimizi kontrol eder ve öğrenme süreçlerini yönetirken öğrenilen bilgilerin hatırlanmasını ve bir konuya veya nesneye odaklanmamızı sağlar. Dolayısıyla, öğrencilerin akademik başarısını da etkileyebilir.
Dopaminin yeterince salgılanmaması, parkinson, depresyon, şizofreni ve dikkat eksikliğine neden olurken, aşırı salgılanması durumunda da aşırı neşe, hareket güçlüğü ve halüsinasyon görme gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.
Kortizol, stres hormonu olarak bilinen Kortizol, vücudun herhangi bir tehlike anında kaçma, donma ya da savaşma gibi tepkiler vererek savunmaya geçmesini sağlar. Gece yarısı en düşük seviyelerde olan kortizol hormonu, uyandıktan 1-2 saat sonra gün ışığının etkisiyle en yüksek düzeylere ulaşır.
Gün ışığındaki mavi dalga boyu kortizol salınımını tetikler. Uzun süre yoğun, soğuk beyaz ışığa ya da mavi ışığa maruz kalmak, vücuttaki kortizol düzeyinin fazla artmasına neden olur. Dolayısıyla sürekli olarak soğuk beyaz ışık altında bulunmak ya da cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi elektronik aletlerin ışığına maruz kalmak stres ve ankisiyete düzeyini artırır.
Kortizol, stres gibi durumlarda vücuttaki kan şekerini sürekli olarak yüksek tutma eğilimindedir. Kortizol düzeyinin düşük olması gereken saatlerde sürekli yoğun ve soğuk ışığa maruz kalmak, hormonun kandaki düzeyini artırarak diyabet ve insülin direncini artırır, kronik stres ve ankisiyeteyi tetikler, kan damarlarının daralması sonucu hiper tansiyona hatta kalp krizine neden olur.
Tüm bunların yanında kortizol hormonunun fazlalığı, cushing sendromu, depresyon, cinsel isteksizlik, kadınlarda yumurtalık küçülmesi ve kısırlık, beyin fonksiyonlarının zayıflaması, gibi rahatsızlıklara da neden olmaktadır.
Serotonin, "mutluluk hormonu" olarak bilinen ve bireyleri mutlu, enerjik ve canlı hissettiren bir biyokimyasal maddedir. Fiziksel aktivitelerin yanı sıra psikolojik duygu durumlarını da düzenleyerek kişilerin genel iyilik halini etkiler.
Serotonin doğrudan vücuda alınamayan bir madde olup, besinler aracılığıyla alınan triptofan adlı bir madde kullanılarak beyinde salgılanır.
Duygu durum bozukluklarının temelinde, serotonin hormonunun eksikliği veya düzensizliği olduğu bilinmektedir. Kış veya sonbahar aylarındaki intihar vakalarının artışı, serotonin azlığıyla ilişkilendirilmektedir. Serotonin eksikliği, endişe, depresyon, sinirlilik ve agresiflik gibi olumsuz duygusal durumların yanı sıra uyku sorunları, yorgunluk, iştah ve sindirim problemlerine neden olabilir.
Gün boyunca güneş ışığının etkisiyle vücutta salgılanan serotonin hormonu, günün ilerleyen saatlerinde güneşin batmasıyla yerini melatonin hormonuna bırakır. Bu doğal ışık döngüsü, serotonin ve melatonin hormonlarının dengeli bir şekilde sentezlenmesini sağlar ve uyku-uyanıklık döngüsünün sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlar. Bu nedenle, uyku düzeninin korunması doğrudan ortam ışık koşullarıyla ilişkilidir.
Sabah ve gündüz saatlerinde doğal gün ışığına ya da ona yakın yapay ışığa maruz kalmadığımızda yeterli serotonin salgılayamayız. Bu durum, melatonin seviyelerimizi ve gece uykumuzu olumsuz etkileyerek sağlıksız bir döngüye neden olabilir.
Mevsimsel duygu durum bozukluğunda (SAD), parlak ışık tedavisinin etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Özellikle sabah erken saatlerde alınan parlak ışık tedavisi, olumlu duygulanımı artırır, depresif belirtileri azaltır ve uyku kalitesini artırır.
Melatonin, uyku hormonu olarak bilinen bir kronobiyolojik düzenleyicidir ve vücudun sirkadiyen ritmini düzenleyen en önemli etkendir. Aynı zamanda bilinen en etkili antioksidandır ve bağışıklık sisteminin güçlü tutulması, vücudun kanser hücreleriyle savaşması, kalp damar sağlığının korunması gibi birçok yaşamsal faaliyetin düzenleyicisi olarak rol alır. Bilimsel çalışmalar, melatonin hormonunun vücuttaki konsantrasyonunun anne karnından itibaren etkili olduğunu göstermektedir.
Uzmanlar, melatonin hormonunun uyku sırasında ve tam karanlıkta yeterince salgılandığı için tam karanlıkta uyumayı önerirler. Akşam saatlerinde maruz kalınan ışığın kalitesi ve şiddeti de önemlidir. Özellikle mavi dalga boyu etkili olan soğuk beyaz ışık yayan tasarruflu floresan lambalar ve mavi LED ışıkların akşam saatlerinde kullanımı melatonin sentezi için risk oluşturabilir. Ayrıca, cep telefonları, tabletler, televizyonlar gibi mavi ışık yayan cihazların kullanımı da sınırlanmalı veya mavi ışık filtresi uygulayan uygulamalar tercih edilmelidir. Maruz kalınan ışığın şiddeti ve süresi arttıkça, melatonin baskılama düzeyi de artar.
Gece vardiyasında çalışanlarda melatonin salgısının yetersiz olmasıyla kadınlarda meme kanseri, erkeklerde prostat kanseri riskinin arttığı tespit edilmiştir. Melatonin baskılama oranını ölçmeyi amaçlayan yeni parametreler, günümüzde ışığın etkisini daha iyi anlamak için kullanılmaktadır.
Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre, aydınlatma projelerinde artık sadece ışığın görsel etkilerini değil, biyolojik etkilerini de dikkate alarak tasarım yapmak bir zorunluluk haline gelmiştir.
Geleneksel aydınlatma sistemleri, sirkadiyen ritme göre planlanmadığı için gün içinde ihtiyaç duyulan ışık miktarını sağlamamakla birlikte, akşam ve gece saatlerinde gereğinden fazla ışığa maruz kalmamıza neden olmaktadır. Bu durum, hormon salınımının doğal döngüsünü bozar ve uyku düzenini olumsuz etkiler. Bu nedenle kapalı mekanlarda hormonal döngüyü ve sirkadiyen ritmi korumak için insan odaklı aydınlatma tasarımları tercih edilmelidir.
Comments